11 Kasım 2013 Pazartesi

Hepimizin bildiği bir tabir var. "Sokakta hanımefendi, mutfakta aşçı, yatakta .. iyi uyuyan."

Herkesin mutfağı da, yatağı da kendine tabii.. Ama maalesef hanımefendiliği hepimizin sorunu.
E yok mudur sokakta hanımefendi.. var tabii.

Hatta öyle kadınlar var ki; bakışından, duruşundan naiflik akıyor, kadın haliyle insan bakıp kalıyor.

Peki sonra ne oluyor..
"Herkesin hanımefendiliği bir yere kadar" dedirtiyor.. Evet, en hanımefendisinin bile hanımefendiliği bir sonraki durağa kadar.

Olay şöyle gelişiyor;
Metro'da on adım ötesindeki koltuk boşalınca üzerinizden bir anda bir panter geçiyor. Geçen panter değil tabii, sokaktaki hanımefendi. Geçmekten ziyada üzerinize çıkıyor aslında..
Bakıyorsunuz yüzüne belki bir "pardon" der diye. Demiyor.. Belki de diyemiyor.. O kadar uzun "oha" der gibi bakamıyor insan çünkü. Suç bende ve benim gibilerinde olacak ki, "pardon" demesi için gerekli zamanı veremiyoruz belki bakışımızla..

Önce bir salise kadar "oha" der gibi bakabiliyorum.  Beklediğim özürü alamayınca, kenara çekilmediğim için ben özür diliyorum. Bu sefer o bana "oha" der gibi bakıyor. Kafam karışıyor o sıralarda.. Daha fazla çelişkide kalmamak adına gözümü kaçırmaya karar veriyorum ve metronun camındaki yansımama bakıyorum. Görüntümden pek hoşlanmayınca tekrar sokaktaki hanımefendiye çeviriyorum gözümü.

Sokaktaki hanımefendi; kulaklığını takip, kitabını açıyor önüne. Az önce kendisine panter dediğim için tekrar utanıyorum. Bu kadına panter demek için kafayı yemiş olmak lazım. Kitabını okurken panterden ziyada bir kedi gibi çünkü.

Işık saçan bu kadından gözlerimi alamazken anlıyorum ki bu hikayede bir panter falan yok.. Bu hikayede bir öküz var. O da benim. Koltukların boşaldığı anları kontrol edip kendimi en yakın boşluğa atarak yolu boşaltmalıydım..

Sonuç olarak metrolarda koltuk savaşları devam ediyorken zordur hanımefendi kalabilmek..
Çünkü ayakta olan her kadın bir bordo berelidir. Panter kadar hızlı olan ise bu savaşı kazanır.













Hiç yorum yok:

Yorum Gönder